1 Kasım 2009 Pazar

bu sabah yağmur var istanbul'da

Ben ki yağmurda yürümeyi seven ben , bugün söve söve bir hal oldum.

Efenim tez niteliğindeki araştırma ödevim için son bikaç gündür kütüphane kütüphane dolaşan ben, bugün Bilgi Üniversitesi Kuştepe Kampüsü’ndeydim. Oraya varabilmem bir hayli zor ve ıslaktı.
Cevahir avm’nin önünden servis araçlarının kalktığını öğrenince eh bari ordan bineyim diye kendimi önce cevahir’in önüne attım. Lakin Cevahir’in önündeki belediye zamazingosundaki eleman ilerideki binada durmamı, ilerdeki binanın önündeki ispark elemanıysa geldiğim yere dönmemi söylemesi ve artan yağmurun etkisiyle kendimi bir taksinin içine sövererek binerken buldum. Şöför bey amcaya, Bilgi Üniversitesi Kuştepe Kampüsü diyip yağmura sövmeye devam ettim. Aslında berekete sövmek pek benlik bi durum değil, aslında suç onun da değil; İSTANBUL TRAFİĞİNİN ! Tamam anlıyorum herkesin bi cumartesisi var. Pazar günleri bi çok yer kapalı ertesi gün pazartesi sendromu var falan falan diye kendilerini cumartesileri sokaklara atıyor ama be mübarek insanlar yağmur yağıyor ! Gidin evinizde oturun ne bileyim film izleyin, kitap okuyun, temizlik yapın, ağda yapın, bu yağmurda sevişin ne bileyim işte evde yapılabilecek bu kadar etkinlik varken neden kendinizi sokaklara atıyorsunuz he neden ?! İşte bunlar aklımdan geçerken bir de baktım ki kuştepe semtine ulaşmış bulunuyoruz ama bildiğin küçük dar sokaklar belki ayıp olacak ama işte “ kenar mahalle.” Yağmurunda etkisiyle daha da sevimsizleşen sokaklara bakarken şöför bey amca gözümdeki korkuyu görmüş olacak ki,
-Kenar mahallede özel üniversite yapmak nasıl bir mantıktır bilmiyorum ama yolumuz az kaldı merak etmeyin.
m ama yolumuz az kaldı merak etmeyin.
Dedi. Sahiden de böyle kel alaka yerlere üniversite dikip sonra da, “ efenim kenar mahallelere sıcak para akışın, fakirin zenginle kaynaşması, alın verin ekonomiye can verin.” Gibi savsataları kim yiyor ki ? Burdan araziyi ucuza kapattık demek zor tabii. Onlar da haklı. Neyse.
Ben bunlarla söylenirken içimden bir de baktım ki gelmişim bile. Taksiden inmemle artan yağmura bikaç kez daha sövdükten sonra kendimi okulun kütüphanesine attım. Derdimi kütüphane görevlisine anlattıktan sonra kitap araştırması için pc başına geçtim kii arkamdaki bilgisayarlarda oturan 2 tane özel okul bebesi mal – üzgünüm bu tabiri kullandığım için- kütüphanede olduklarını unuttuklarından mıdır yoksa mekan bizim yea gibisinden düşüncelerinden midir nedir gülüşürlerken ve ben gene söverken kütüphane görevlisi cici bayan bunları uyarınca benim içimin yağları eridi. –suratlarını mosmor görmek süperdi ahaha.-
Aradığım kitapları bulduktan sonra fotokopi çektirmek için bi diğer uçtaki kantinin alt katına doğru bi yandan kitapları ıslandırmamak için saklamaya çalışan bir yandan da rüzgardan savrurmamaya çalışan bir pembe saçı hatun görürdü. Çok entresan bir şekilde kütüphanenin içinde fotokopi makinesi yok. Weba boş durur mu bu duruma da sövdü. Ahaha.
Kütüphane işim bittikten sonra kendimi, kuzeni görebilmek için Cevahir’e attım. Dolanıp dururken ve kuzenle az muhabbetten sonra yalnız kalan ben; o an yanımda olmayan sevgilime kızdım, “ hadi be kızım/olm ben buradayım kop gel.” Diyebilecek arkadaşlarımın olmadığı için kendime saydım, hala daha yağan yağmura sövdüm ve kendimi metroya attım.
Uzun zamandan sonra bu kadar süre tek başıma kalmamım benim için pek de iyi olmadığını tekrar anlayıp; salla be kızım benim kimseye ihtiyacım yok diyerek eve geldim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Üşenmeyip yorumladığın için teşekkürler. (: